ikinci bir ispat

Anasayfa Din MAFYALARI Kronoloji Sitemap

ANASAYFA

Din MAFYALARI (Kitap)

ÖNSÖZ

KRONOLOJİ

  BÜTÜN   DÜNYADAKİ KAVMLARA

İkinci Bir İspat

ORGANİZASYON ve  ALLAH

Belki Dinlerler

MAHKEME TUTANAKLARI

Organizasyona bir Mektup

AH ŞU ONLAR     YOKMU!

ALLAH BİZİ Mİ KULLANIYOR?

MUSEVİ    HIRISTİYAN MÜSLÜMAN

İnanan ve İnanmayanlarla Sohbet

NEDEN İKİYÜZLÜLÜK !

BİZ NEREYE GİDELİM?

Çok Önemli Bir Gün

 Sadakat

Suçunu İtiraf Edecek!

Gerçeklerden nefret ediyoruz

SİTEMAP

İkinci bir İspat

Geçen yazımda Daniel’in kitabından İsa’nın 2005 yılında, eylül-ekim aylarında kral olarak hüküm sürmeye başlaması gerektiğini anlatmaya çalışmıştım. Yine belirteyim ki, bu alametleri o yıllarda gördük diyemem. Tarihlerden elimize geçen rakamların yanlış olduğuna inanıyorum. Hem dediğim gibi, bu konuda o kadar çok yanlışlıklar ve sahtekârlıklar yapıldı ki, bunu ben de biliyorum. Birçok din ve mezheplerin yanında, bir son geliyor inancıyla tek tek gruplar halinde de birçok çılgınca akımlara gidildi. Çöllere gidilip İsa oralarda beklendi. İnsanlar top yekûn intihar ederek, akılsızca hayatlarını bile feda ettiler. Yüzyılımızda bu “son” ilanı işinde en meşhurları Şahitler. Onlar bir vakitler ilan edip de hâlâ gerçekleşmemiş tarihlere öyle sarıldılar ki, buna karşı bir laf söyleyeni de aralarından büyük kızgınlıkla kovup atıyorlar! Bütün bunlar insanlarda, o dinlere, o gruplara, hatta o kişilere karşı güvensizlik ve de nefret uyandırdı. Belki de sizler için de durum aynı olabilir.

Bu yüzden lütfen bu okuduklarınızın böyle olup olmadığını araştırın. Ben hata yapabileceğimizi kesin olarak kabul ettiğim gibi, bu konulardaki her türlü eleştiri ve düşünceye de açığım. Sizler de lütfen benim hata yapabileceğimi kabul edin. Bu sözleri sahte bir alçak gönüllülükle değil, hakikat olduğu için söylüyorum. Allah benimle doğrudan konuşmuş olsaydı, o zaman kesin bir tutum takınırdım. Fakat bizler peygamber olmadığımız gibi, peygamberlerin yazılarından ancak araştırmalar neticesinde bir sonuç çıkarmaya çalışıyoruz. Tabii ki yazdıklarımda bana anlayış vermesi için olan dileklerimi Allah’a daima dua ile belirtmeye çalışıyorum. Çünkü bütün sırları çözebilen ancak kendisidir. Fakat O Allah’tır ve bu anlayışı dilediğine verir. Allah’ın işlerine bizler küstahlık yapıp da sınırlar koyamayız. Daniel’e 12 bap 4 de melek: “Son günlerde birçok adamların araştıracağını ve hakikatin artacağını” söyledi. Mukaddes Kitabın Yeni Çevirisi nedense bunu eski tercümedeki gibi kolay anlaşılır bir şekilde tercüme etmemiş !

Gelelim bu ikinci ispata.

Daniel kitabını araştırdığımız zaman birçok peygamberlikler okuyoruz. Bunların çoğunun aynı olaylardan ama değişik ayrıntılara girilerek, başka bir açıdan bakılarak anlatıldığını da görüyoruz. Mesela Babil kıralı Nebukadnessar’ın gördüğü heykelle ilgili rüyada. Allah ona, kendi ülkesi ve ondan sonra sırayla gelecek dünya hâkimi ülkeler hakkında peygamberlik niteliğinde bir rüya göstermiş oldu. Başka bir peygamberlik görümünde ise yine bu ülkelerin bir kısmı ele alınıyor. (Med ve Persler ile Yunan krallığı) Daha sonra ise dört büyük dünya hâkimi olan ülkeler tekrar başka bir şekilde anlatılıyor. (Daniel 2:31-45; bölüm 7’nin ve bölüm 8’in tümü) Bu Daniel 2:31-45 de geçen rüyayı çok kısa bir şekilde açıklamaya çalışacağım. Daniel de zaten açıklıyor. Ben Daniel’den farklı olarak ülkelerin ismini de yazacağım ki daha iyi anlayalım. Anlatmak istediğim şey bu üç peygamberliği ele alarak açıklamak. Çünkü bunlar 2005 yılını anlamakta ilgisi olan bilgiler. Tekrar ve tekrar hatırlatıyorum, bu yazdıklarımı takip edebilmeniz için Mukaddes Kitabınız muhakkak yanınızda olması lazım.

1)

  • O heykelin has altından olan başı  Babil’di. (Dan. 2:31-45)
  • Göğsüyle kolları gümüşten olan krallık ise Med ve Persler idi.
  • Karnı ve kalçaları tunçtan olan krallık Grek ya da Yunan krallığı.
  • Bacakları demirden olan krallık ise Roma İmparatorluğu ve uzantısı    günümüze kadar gelen, ve var olan Anglo-Amerika denilen Amerika ve İngiltere (Büyük Britanya) krallığı.
  • Ayaklarının bir kısmı demirden ve bir kısmı balçıktan olan krallıklar ise 10 ülkeyi ifade ediyor (on ayak parmakları). Yine bunun zamanımızda hangi ülkeler olacağını tahmin etmek çok kolay. Bunlara 10 süper güç de deniyor

2) Daniel 7:4-8 ve yorumu 7:16-28 de yazan, yine sahneye çıkacak olan bu milletleri farklı ama aynı konuyu içererek şöyle anlatılıyor. Aslana benzeyen yaratık Babil, ayıya benzeyen yaratık Med ve Pers İmparatorluğu. Parsa benzeyen yaratık Grek ya da Yunan, korkunç, ürkütücü ve çok güçlü olan dördüncü yaratık ve başındaki on boynuz da yine 10 ülkeyi temsil  ediyor.

3) Bundan sonra Daniel peygamber 8. bapta başka bir görüm daha görüyor. 3üncü ayette bahsedilen iki uzun boynuzlu koç Med-Pers İmparatorluğu, tek boynuzlu  teke ise Grek ya da Yunan , kırılıp yerine çıkan dört boynuz ise Büyük İskender’in aniden ölmesinden sonra ülkeyi aralarında paylaşan dört general.

Hatta yine son günlerdeki ayrıntılarda, Daniel kitabının 11inci babının tümünde güney ve kuzey kralları söz konusudur. Bu peygamberlik de yeryüzündeki krallar, kudretlerle ilgili. Eğer bunu da benzer konuyu içeren bir açıklama olarak kabul edersek, aynı konular hakkında bahsedilen bu dördüncü peygamberlik olacak. Bu kuzey ve güney krallıkları hakkında da çok fikirler yürütüldü. Bazen Fransa İngiltere olurken, bazen Fransa Rusya, daha sonra Amerika-Rusya, şimdi ise komik ama Amerika-Irak diye düşünenler bile var. Ben bilmiyorum dersem herhalde en iyi olacak. Ancak içlerinden bir krallığın Amerika Birleşik Devletleri olacağını kestirmek zor olmasa gerek.

“Bütün Dünyada Oturan Kavimlere, Milletlere ve Dillere” adı altında yazdığım yazıda, Nebukadnessar’ın gördüğü rüyadaki “büyük ağaç Babil İmparatorluğunu simgeliyordu dedim. Yine o yazımdaki peygamberliği açıklayışımda, belli bir olay ele alınıp, onun gerçekleşmesiyle zaman kronometresi çalıştırılması, yani belirtilen zamanın sayılması gerekiyordu. Daniel kitabının peygamberlik sitili böyle. İsa Mesih’in geleceğini anlatan peygamberlik de bu sitile uyuyor. Daniel 9:24-27. Bunu ilk konuyla ilgili olarak ikinci bir ispat olarak kullanacağımı vereceğim örnekten de zaten anlayacaksınız.

Benim 2005 yılına gelişimin nedeni, aynı olayların olduğu iddia edilen birçok farklı tarihlerin var olmasıdır. Örneğin bir olayda kimileri Yeruşalim’in yıkılıp Babil’e sürgüne gitmelerini ve mabedin yanmasını M.Ö. 606 derken, başka tarihçiler 586 diyor! Ben de tarih bilgisinde başkalarının yanlışına uyarak, şimdi yazacağım 2005 yılıyla ilgili peygamberliği 2000 yılında gerçekleşecek diye beklemiştim. Bu hatalarımı da açıklıyorum ki, “işte tam şu zamanda olacak” dememiz için, doğru bir tarih bilgisine ihtiyaç duyduğumuzun kesin olduğunu belirtmek istiyorum. Belki peygamberliği doğru anlayıp, doğru da açıklayabiliriz. Eğer tarih bilgimizde hata varsa, saptadığımız tarihte hiç bir şey olmayacak; daha doğrusu beni de yalancı çıkaracaktır. Bunlar sadece tarih konusunda böyle. Bir de anlayışım bütünüyle yanlış olamaz mı? Benim buna inanıp inanmamam bir ölçü olamaz. Yani benim inancımı sizlere, işte ölçü budur demek, yine benim için küstahlık gibi geliyor. Bunu böyle yapan o kadar çok dinler var ki. Nefret ettik, artık onlardan kustuk. Ben utanmadan nasıl onların izlerinden yürüyeyim, onlar gibi davranayım. Onlar sahip oldukları ve yaptıkları iyi birçok işi de bu yolla yok ettiler. Alçak gönüllülük gösteremeyip, basit şeyler için özür dilemeyi gururlarına yediremediler. Hatalarını gizlemeye uğraşıp, doğruyu söyleyenleri ise hiç merhamet etmeden aralarından kovdular. İşkence ettiler, hatta canlı canlı yaktılar. Hâlbuki tam tersine onlara minnet duymaları gerekirdi. Askeri, gaddar, hırslı bir duruş almalarıyla İsa’nın, peygamberlerin ve Allah’ın ismine leke ve utanç oldular. Kendilerinden öncekilerin yapmış oldukları yanlış tutum ve davranışları bırakacaklarına; tam tersine onların bu yanlışlıklarının avukatlığını üstlenmekle, onların günahlarını da olduğu gibi üstlerine aldılar. Ben Allah’tan ve O’nunla kötü bir ilişkiye girmekten korktuğum için yukarıdaki uyarıları size yazıyorum. Yoksa sadece şüpheci olmanız için değil. Eğer şüphe de ederseniz, ya da şimdi sizi şüphe içine sokuyorsam, bu da araştırmanız içindir.

Evet, 2005 yılına beni ille de doğrudur dedirten ikinci bir peygamberlik ise, bu yukarıda bahsettiğim Daniel kitabının 8.inci bölümünde geçen peygamberlik. Oradaki meleğin Büyük İskender’den bahsettiği kesin. Çünkü bunu Daniel 8:20-21 de meleğin kendi açıklamasında da okuyoruz. Tarih bilgimizin yardımıyla da bu Büyük İskender’di diyoruz. En önemli kısım 8.inci bölümün 9.uncu ayetinde başlıyor. Kırılan ve yerine çıkan dört boynuz, yani dört generalden sonraki gerçekleşecek olaylar. («dört boynuz» dört generalin ülkeyi aralarında pay etmesini simgeliyor) Ondan sonraki peygamberlik benim ilan etmeye çalıştığım bu İsa Mesih’in 2005 yılında kral olarak göklerde hüküm sürmeye başlayacağı. (Son o yılda daha gelmeyecek! Ancak İsa göklerde kral olacak) Ayetlerin numaralarını da aynen yazıyorum ki, takip etmeniz daha kolay olsun.

9) Ve onların birinden küçük bir boynuz çıktı, güneye doğru, doğuya doğru, ve güzel diyara doğru çok büyüdü. 10) Göklerin ordusuna kadar büyüdü; ve bu ordudan yıldızlardan bazılarını yere düşürdü; ve onları çiğnedi. 11) O ordunun başbuğuna kadar kendisini büyüttü; daimi yakılan taktimeyi ondan çekip aldı, ve makdisinin (tapınağının) yeri yıkıldı.12) Ordu ile daimi yakılan takdime, günah yüzünden onun eline verildi, ve hakikati yere çaldı, istediğini yaptı, ve işi iyi gitti. 13) Ve söylemekte olan bir mukaddesi işittim; ve o söz söyleyene başka bir mukaddes dedi: Makdisi (tapınağı, ibadet yerini) de orduyu da ayak altında çiğnemeğe vermek üzere, daimi yakılan takdime ve harap edici günah için olan bu rüyet (görüm) ne vakte kadar? Bana dedi: İki bin üç yüz akşamla sabah oluncaya kadar; makdis o zaman tahir (arınmış, temizlenmiş) olacak. Daniel 8:9-13

Yine burada bir olay olması gerekiyor ve ondan sonra da zaman kronometresi çalıştırılmalı. Bu olay da dört generalin aralarındaki çekişmelerden sonra, bunların birinden ve dolayısıyla ortaya çıkacak o küçük boynuzun tarihi çok önemli. O küçük boynuz ki varlığını şimdiki zamanımıza kadar sürdürebilen bir krallık olup, bütün bu peygamberliğin yerine gelmesinde başrolü oynuyor. Roma İmparatorluğundan Anglo Amerika’ya kadar kendini geliştirmiş bir krallık. Tarihlere göre Büyük İskender’in ölümü M.Ö. 323’de oldu (Britannica Ansiklopedisi). Bu tarih dört generalin aralarındaki uzun süren anlaşmazlığı ve sonunda ülkenin dört parçaya bölünme tarihi. İşte burada tutarsız bilgilere sahibiz. M.Ö. 301 diyenler (Şahitler), ya da yazan tarih bilgileri var.  Ayrıca o küçük boynuzun hemen bu dört generallerin savaşlarından sonra ortaya çıktığına inanmak da güç. Dediğim gibi ben de bir vakitler hata ederek bu tarihe inanıp 2000 yılını beklemiştim. Yani M.Ö. 301 yılından itibaren 2300 yıl ileri gidildiğinde 2000 yılına geliniyordu. Arada kaybolan o bir yıl, milattan önceden milattan sonraya geçerken oluyor. 2000 yılında çok kişiler bir son beklediyse de onların anlayışları benim buradaki açıklamalarımla uzaktan yakından hiç bir ilişkisi olmadığıdır. Belki de onlar yuvarlak bir sayı olarak 2000 yılından etkilendiler, bilmiyorum. Fakat araştırmalarım beni başka tarihi verilere de götürdü. Mesela bu dört generalin ülkeyi pay etmeleri M.Ö. 301 yılına kadar değil de, M.Ö. 296. yılına kadar sürmüş olabileceğidir. Bunun hakkında sizlerin, tarih konusunda uzman kişilerin yardımına da ihtiyacım var. Fakat 301 olmadığı kesin. M.Ö.301 yılında bu dört general ülkeyi bölmüş olsa bile, onların birinden çıkacak boynuzun, yani ülkenin tarihi meçhul. En azından bu benim için şimdilik böyle.

Demek istediğim şu: Eğer o dört boynuzun birinden ortaya çıkacak küçük boynuzun ne zaman sahneye çıktığının tarihini bilirsek, üzerine 2300 sene koyduğumuz zaman bu peygamberlik de o zaman gerçekleşecek demektir. (Daniel 8:14 ve 15-26)

Nebukadnessar’ın ağaçla ilgili rüyasının peygamberlik anlamı 2005 yılına geliyor ise; 2005 yılından 2300 sene geriye gittiğimiz zaman M.Ö. 296 yılına geliyoruz. Fakat anlayamadığım peygamberlik sözü ise:

İki bin Üç yüz akşamla sabah oluncaya kadar; makdis o zaman tahir (arınmış) olacak denmesi (Daniel 8:14)

Bununla, yani “makdisin tahir olmasıyla” ne denmek isteniyor? İsa Mesih’in kötüleri yok etmek için yeryüzüne gelişi mi? Yoksa İsa Mesih’in göklerde kral olarak göreve başlaması mı? Ya da günah yüzünden bütün dinlerin yasaklanışı mı? Yani daimi yakılan takdime ibadeti simgeliyorsa, bu ibadetin sona erdirileceği zamana mı dikkati çekiyor? Çünkü bu dinlerin hepsi Allah’a leke getirdiyse, onların yok olması da bir temizlik, tahir etmek demek olamaz mı ?! İncilin son kitabı vahiyde 14:8:

“Ve başka ikinci bir melek ardınca gelip dedi: Yıkıldı, kendi zinasının azgınlığı şarabından bütün milletlere içirmiş olan büyük Babil yıkıldı” der.

Buradaki büyük Babil, yeryüzündeki dinlerin tümünü kastediyor. Aynı zamanda da Daniel zamanındaki peygamberliğin yerine geldiğini vurguluyor. Vahiy kitabındaki peygamberliğe göre, Daniel kitabında geçen harfen yıkılmış bir Babil’den ve sonra üzerinden geçmesi gereken 7 vakit (2520 yıl) bu olayla artık yerine gelmiş olacaktır. Vahiydeki bu açıklama ile Daniel’in melekten işittiği sözün anlamı bence bu.

Fakat şu da var: Daniel’e 8 Bap 15 den 27’ye kadar olan ayetlerinde melek bunların yorumunu da yapıyor. O yorum bahsi geçen ve Reisler Reisine, yani Allah’a karşı bile başkaldıracak olan bu yöneticinin, kendisiyle birlikte el dokunulmadan, yani bir insan değil de göksel güçler tarafından yok edileceğini söylüyor. Bu, “el değmeden kırılacak” ifadesi o milletlerle ilgili Nebukadnessar’ın gördüğü rüyadaki heykelde de geçiyor. Bu da yeryüzündeki bütün milletlerin hâkimiyetlerinin sonu olacak demek anlamında. Aynen şöyle yazıyor:

Ve o kralların günlerinde göklerin Allah’ı ebediyen harap olmayacak bir krallık kuracak, ve onun hâkimiyeti başka bir kavma bırakılmayacak; ancak bu krallıkların hepsini o parçalayacak ve bitirecek ve kendisi ebediyen duracak. Ve mademki el sürülmeden dağdan bir taş kesildiğini; ve demiri, tuncu, balçığı, gümüşü, ve altını parçaladığını gördün, bundan sonra ne olacağını büyük Allah krala bildirmiştir; düş gerçek ve yorası doğrudur. Eski tercüme Mukaddes Kitap, Daniel 2:44-45.

 

Bu yukarıdaki ayetler heykelle (dünya güçleri) ilgili rüya içindi. Daniel 8.inci bapta ise koç ve erkeç (erkek keçi yani Yunan krallığı)  ile ilgili görüm geçiyor. Meleğin yorumuna göre ise sonun vakti anlamı çıkarılabilir. Fakat bunu yapamayışımın nedeni ise Daniel 8:13 de :

Söylemekte olan bir mukaddesi işittim; ve o söz söyleyen başka bir mukaddes dedi: Makdisi de orduyu da (Allah’ın kulları, ya da Vahiy kitabında geçen büyük kalabalık) ayakaltında çiğnemeğe vermek üzere, daimi yakılan takdime ve harap edici günah için olan bu rüyet ne vakte kadar?

İşte bu soruda melek: “Bunların sonu ne vakte kadar” demiyor, sanki bilmek istediği vakit, bütün bu ordunun ve daimi yakılan takdimenin ayaklar altına alınacağı zamanın ne vakit olduğudur. Hatta bazıları bu 2300 günü harfi gün olarak anladılar. Yaklaşık 7 sene kadar. Aslında hem Daniel hem de vahiy kitabından bahsi geçen 3,5 vakit, 42 ay ve 1260 günlük bu üç ayrı şekilde yazılmış zamanların harfi anlamda olduğu kesin. Yoksa bu günler aynı anlama gelecek bir şekilde böyle ayrı ayrı belirtilmezdi. O on parmağın, yani on ülkenin hâkimiyetleri ise ancak 3,5 yıl süreceği de yazıyor. (Daniel 7:23-27  Vahiy 12:14 Vahiy 13:5 Vahiy 11:2-3)

2300 günü harfi olarak anlamak ise çok anlamsız sonuçlar çıkarıyor. Eğer yaklaşık 7 yıl olarak anlaşılıyor olsaydı, ne zaman ve ne şekilde yerine gelirse gelsin, bu anlayış öbür peygamberliklerle bir türlü uyum içinde olmuyor. Şahitler bu 2300 günün, kendilerinin yaptıkları bir kongreye dikkati çektiğini söylüyorlar!!! Daniel’e verilen bu peygamberlikler ise yalnız Şahitleri değil, bütün dünyayı ilgilendirecek bir şekilde önem taşıyor. Hıristiyan kiliseleri ise bu peygamberliği bambaşka şekilde yorumluyorlar.

Yine kilise öğretileri, Yeremya peygamberin söylediği 70 yıllık sürgüne, “bu Yeruşalim için değil Babil’in milletler üzerindeki hükmünün sonu demek” olarak inanıyorlar. Bu yüzden de M.Ö. 536 yılını Babil’in çöküşü diye kabul ediliyor. Daha doğrusu onlar bu 536 yılına o kadar bağlanmışlar ki, sırf bu tarihe olan bağlılıkları yüzünden böyle bir yorum yapmak zorunda kalıyorlar. Yani, 606-70=536. Onlara göre Babil’in milletler üzerindeki saltanatı M.Ö. 606 da başlamış oluyor. Bence bu çok saçma, çünkü Babil milletler üzerindeki baskısına 606 yılında başlamıyor. Evet, M.Ö. 605 senesinde ilk defa Babil kralı Nebukadnessar Yeruşalim’e karşı çıkıyor ve hatta Daniel peygamberi ve arkadaşlarını da sürgüne götürüyor. Bundan sonra Babil kralı iki kere daha Yeruşalim’e karşı cenk ediyor. (Lütfen bu konuda aşağıda hazırladığım kronolojik cetvele bakarak Mukaddes Kitapta bütün bunlar böyle midir diye araştırın)  Yani çok kişilerin sandığı gibi Nebukadnessar bir ya da iki kere değil, Yeruşalim’e karşı üç kere geliyor. Bu 70 yılın başlaması için ve ayrıca Yeremya peygamberin sözlerinden nasıl bir anlam çıkarmamız gerektiğini, Mukaddes Kitabın 2.Tarihler 36. bölümün tümünü okuduğumuz zaman daha iyi anlıyoruz. Orada açıkça bu 70 yıllık sebt günlerini tutacak olan ülke Babil değil Yeruşalim kentiydi. Yani açıkçası Yeruşalim tümüyle yakılıp yıkılmalı ve harap edilmeliydi ki o zaman bu 70 yıl kronometresi çalışmaya başlasın. Zaten Yeremya peygamberin o 70 yıl ile ilgili sözlerine ışık tutan en önemli anlayışı 2.Tarihlerde buluyoruz. (Yeremya 25:9-12 ile kıyaslayarak 2.Tarihler 36.’inci bölümün tümünü ve özellikle o bölümün 21.’inci ayetini dikkatle okuyun) Hıristiyan kilisesi Yeremya’nın sözlerinden tek birkaç kelimeye bağlı kalarak bence bu peygamberliğin anlamını çarpıtıyor. Sanki 70 yılın Babil için sayılması gerekliymiş gibi göstermeye çalışıyorlar ki bir yerde de doğru. Fakat biz Yeremya’yı okuduğumuz zaman orada açıkça Babil’in Yeruşalim’e ve orada oturan çepçevre milletlere karşı gelip, onları yok etmesinden sonra 70 yıl geçmeli diye yazıyor. (Tekrar, Yeremya 25:9-12 ayetlerine bakın) Aslında ha Ali Mehmet ya da Mehmet Ali gibi bir durum bu. Sonunda öyle de böyle de Babil’in sonu ama hesaplama şekilleri anlamsız ve Mukaddes Kitaba uymuyor. Benim yorumumla onların yorumu arasında yirmi yıllık bir boşluk, ya da fark oluyor.

Dediğim gibi en önem verdikleri bir gerçekte, bütün dinlerin ille de M.Ö. 536 yılını Babil’in çöküşü olarak kabul edişleri. Bazı dinler bu tarihleri bir yerde benim kullandığım anlayış sisteminde olduğu gibi, ancak biraz ters bir şekilde hesaplayarak yapıyorlar. Onlar 536+70 sene yukarıya doğru sayıyorlar ve 606 yılını çıkarıyorlar. Ellerindeki bulgulara dayanarak 536 yılını ve Yeremya’nın 70 yıl hakkındaki peygamberliğini birleştirmekle, “tamam işte hepsi birbirine uydu” diyerek bence yalana inanıyorlar. Ben ise verilmiş 586 tarihinden 70 sene geriye gidip, Babil’in yıkılışı olarak 516 tarihini çıkarıyorum. Tarihlerdeki bu bulgulara ise onların da Mukaddes Kitaptaki anlayışları sebep oluyor. Eğer Mukaddes Kitabı yanlış yorumlarlarsa, tarih kitaplarındaki açıklamaları da yanlış oluyor. Bu yüzden arkeologlar ile dincilerin verdiği tarihler genelde birbirlerine zıttır. Çünkü arkeolog tarihin ispata dayalı olmasına uğraşıyor, bu işi dincinin anlayışına bırakmak istemiyor. Bazen haklı çıkıyorlar bazen de haksız. Şöyle söyleyeyim, zaman zaman arkeologlarda bulgularında ve yaptıkları yorumlarda yanılıyorlar, dincilerde. Fakat iki grup da bunu bir türlü kabul etmek istemiyor. Bu konudaki arkeolojik en önemli bulgular ise taşlara yazılmış 536 yılına dikkati çeken Farslı “Büyük Koreş” ismi. Savaşı andıran resimlerle arkeologların bunu ille de Babil’in çöküşü anlamında yorumlamaları. Hâlbuki Babil’i fetheden Farslı Koreş’in dedesinin isminin de Koreş olduğunu yazan tarihler de var. Hem bulunan resimlerdeki o savaşlar neden ille de Babil’in fetih resimleri olsun? Başka bir Büyük Koreş daha olamaz mı? Mukaddes Kitapta Koreş hakkında peygamberlik var diye bu “Büyük” lakabı ille de sırf bir Koreş için mi geçerlidir? Bu adamların hepsi savaş yapan cenk adamlarıydı. Onlar da tarihe isimlerini büyük, yüce, ulu gibi namlarla yazdırdılar. Bu işin sonunda ben kısaca, “ne yazık ki birçok tarih bilgisinde olduğu gibi M.Ö.536 senesinden de şüphe etmemizi gerektiren nedenlere sahibiz” diyebiliyorum. Tarih konusundaki M.Ö.586 yılını odak nokta olarak ele almakla ben de hata yapıyor olamaz mıyım? Evet, olabilir ve oldu da, ama beni cesaretlendiren en büyük neden Yeremya peygamberin 70 yıl hakkındaki peygamberliğini bu insanların yanlış yorumlamaları oluyor. Tabii ki bende itiraf ederek o yıllarda yaşamadığımı kabul ediyor ve ancak eldeki verilere dayanarak bu açıklamaları yapıyorum. Eğer onlar 586 yılını da yanlış sonuçlara dayanarak elde ettiler ise, hiç birimiz tarih konusunda tam olarak her şeyi bilemiyoruz diyebiliyorum. Allah’ın bu konular hakkında araştırılarak, hakikatin ortaya çıkmasını imkânsız bir hale dönüştürülmesine de müsaade edeceğine inanmıyorum. Fakat bu yine de bizlerin hatasına bir bahane olamaz.

Neyse diyelim ve gelelim Daniel’in son kitabının 12:11 ayetine. Bu ayetler beni en çok inandıran ispatlardan biri daha oluyor.

Ve daimi yakılan takdimenin kaldırıldığı ve harap edici mekruh şeyin dikildiği... Evet, işte bence melek bu zamana dikkati çekiyor. Daimi yakılan takdime ibadeti kastediyorsa, onun kaldırılması son gelmesi demek değil, daha kötü olayların başlangıcı demek oluyor. Çünkü bu olayla harap edici mekruh şeyin dikilmesi gerekli. Bunun hakkında İsa’da önemle durdu. Yani harap edici mekruh şey hakkında. Büyük sıkıntıların olacağı zamanlar. Markos 13:14-23 de, Matta 24:15 de M.S.70 yılı ve harap edici mekruh şey Roma ordusu kastedilirken, İsa hep o olayla sonun vaktini birlikte anlattı. Demek ki o günlerdeki benzer olaylar ile son günleri aynı peygamberlik içinde anlatıyor. Daniel’in bu 2300 günle ilgili görümünde ise, orada da meleğin aynı olaya dikkati çektiği belli oluyor. Yine Daniel 8:13b:

...daimi yakılan takdime ve harap edici günah için olan bu rüyet ne vakte kadar?

Demek ki harap edici mekruh şey yalnız o zamanın Roma ordusu değil, son günlerde ortaya çıkacak olan başka bir güç. Ayrı ayrı yerlerde yazmasına rağmen hepsi aynı olaya dikkati çekiyor. Yani açıkçası, bütün dinlerin yasaklanış tarihine dikkati çekiyor demek istiyorum. Eğer küçük boynuzun ne zaman, hangi tarihte ortaya çıktığını tam olarak bilirsek, o zaman tam olarak günümüzde cereyan edecek o peygamberliğin tarihini de saptayabiliriz. Bunu tam olarak bilemediğimiz için yine tahmin ederek, mademki İsa 2005 yılının sonlarında göklerde krallık hâkimiyetine gelecek ise, bütün vahiy kitabındaki söz konusu olayların da o tarihlerle bağlantısı olduğundan, artık ancak tahminle fakat kesin bir gün belirtmeden, dinlerin dünya sahnesinden çekilmeleri 2005 yılının sonundan 2006 yıllarının sonuna kadar olan zaman kastedilmiş olabilir diyorum. Daha açık bir şey var, o da bu on ülkenin (içlerinden üçü kırılacak) sadece 3,5 yıl hâkimiyette olacağını yazdığından, bütün dinlerin yeryüzünden kaldırılması, yani vahiyde geçen Babil’in çöküşü o zamanın içerisinde olmalı. 2005 ile 2006 yıllarında böyle olaylar gerçekleşmediğine göre, bundan sonra dikkatimizi tarihi rakamlardan ziyade gerçekleşecek olaylara vermemiz gerekiyor. Tarihler konusunda elimizdeki dünyevi verilere bağlanmak yerine, peygamberliklerdeki alametleri esas almak daha garantili bir bekleyiş olacak diyorum, yine bence tabii.

Kesin olan bir şey varsa, o da sonla ilgili peygamberlikteki birinci dünya savaşıyla başlayan neslin geçmeyecek olmasını söyleyen İsa Mesih’in sözleridir. (Matta 24:34  Markos 13:30  Luka 21:32 ) Şimdiye kadar birçok din ve mezhepler bir neslin uzunluğunu herhalde dünya bankasının istatistiklerine göre, veya ülkeler arası istatistik ölüm rakamlarına dayanarak ortalama bir sayı çıkarıp, ona yaklaşık 80 sene dediler. Bu insan mantığıydı ama nesil süresi denemezdi. Allah ise insan ömrünün uzunluğunun ne kadar olacağını belirliyor ve Nuh tufanından sonra onun 120 sene olacağını söylüyor. (Tekvin veya yeni tercüme ismi Yaratılış 6:3 ayeti). İsa Mesih’in kastettiği nesil yıllarının uzunluğu da 120 senedir. Bu bir neslin uzunluğuna kesin bir ölçüdür. Bu anlayışa göre, millet millete ülke ülkeye karşı kalkması ilk 1914 yılında, birinci dünya savaşıyla gerçekleşti. Peygamberlikteki 1914 yılı o neslin başlangıcıysa, 120 sene de bir neslin uzunluğu ise, yani 2034 yılına kadar daha zaman var demektir. Bu anlayışa da ben yüzde yüz inandığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Sakın yanlış anlaşılmasın; bu, son 2034 yılında gelecek demek değil, ancak en geç 2034 yılına kadar gelmiş olacak.

Ayrıca bu arada gerçekleşecek alametlerden biri de, dinlerin bütün yeryüzü kapsamında milletler tarafında yasaklanacağıdır. Bunun böyle olmasını Allah da istiyor. Çünkü bütün o dinler O’nun ismiyle korkunç şeyler yapıp Allah’ın ismine leke ve utanç oldular. Benim açıklamak istediğim tarihte bunların sonunun zamanı hakkında. Samimiyet ve doğrulukla Allah’a İman eden insanlar için ise çok zor dönemler başlayacak. İsa son günler hakkında ne dedi:

...benim ismimden ötürü bütün milletler sizden nefret edecekler. Matta 24:9

Evet, zamanımız çok daraldı. Kendi kendimize soralım, bütün bu zorluklara göğüs germeye hazır mıyız? Bütün bir ömür boyu Allah hakkında ne öğrendik? Bizzat biz Allah’ın istekleri doğrultusunda ne kadar gayret gösterdik? Gösterdiğimiz gayretler sadece gittiğimiz düğün geceleri, partiler, seyahatler, yemek, içmek, para hırsı ve sadece zevklerimiz için ise, ne karşılık bekleyebiliriz? Ya da girdiğimiz bir din kuruluşunun yükünü sırtımıza almak da bizleri kurtarmayacaktır. Sırtında yük taşıyan o kadar çok eşek var ki! Eşeklik yapmak bizleri hiçbir zaman kurtarmaz. Benim amacım, sizleri Allah’ı sevmeye teşvik etmek. Yoksa dinlerin yaptığı gibi bir son gelecek korkusu vermek değil. Ölen kişi için zaten son gelmiş demekse, yine bu vakit İsa’nın dediği gibi hepimiz için daima uygundur. O zaman artık bütün o zevklerimiz, hırslarımız, isteklerimiz, savaşlarımız, nefretlerimiz, kötülüklerimiz için geri dönüş yok demektir. Onun için lütfen, tarihi hesaplardan önce bu konuya ağarlık verin. Ben bu bilgileri saklamak istemedim. Onun için bildiklerimi burada açıkladım. Yine dediğim gibi, bu yazdıklarım Mukaddes Kitabı bilmeyen insanlar için kolay kolay anlaşılmaz. Bilen insanların dahi anlamakta zorluk çekeceğine inanıyorum. Fakat bunları bilmek, evet sadece bunları bilmekle de kurtulmayacağız. Kurtuluş için Allah bizden çok daha başka şeyler talep ediyor.

Baş Sayfa