Organizasyona  bir Mektup

Anasayfa Din MAFYALARI Kronoloji Sitemap

ANASAYFA

Din MAFYALARI (Kitap)

ÖNSÖZ

KRONOLOJİ

  BÜTÜN   DÜNYADAKİ KAVMLARA

İkinci Bir İspat

ORGANİZASYON ve  ALLAH

Belki Dinlerler

MAHKEME TUTANAKLARI

Organizasyona bir Mektup

AH ŞU ONLAR     YOKMU!

ALLAH BİZİ Mİ KULLANIYOR?

MUSEVİ    HIRISTİYAN MÜSLÜMAN

İnanan ve İnanmayanlarla Sohbet

NEDEN İKİYÜZLÜLÜK !

BİZ NEREYE GİDELİM?

Çok Önemli Bir Gün

 Sadakat

Suçunu İtiraf Edecek!

Gerçeklerden nefret ediyoruz

SİTEMAP

Yehova Şahitlerinin Organizasyonuna giden mektup!

Sevgili Kardeşler;                        

Bu mektubumla sizlere, beni uzun zamandır meşgul eden bir soruyu sormak istiyorum. Önce bir müddet bu konuyu kendi haline bırakmayı düşünmüştüm. Mukaddes Kitap okuma programındaki İncil`in Romalılar 14:23 deki ayeti beni bu mektubu yazmaya zorladı. Orada: “İmana dayanmayan her şey günahtırder. Ben de Neckarsulm-Türk cemaatinde bir ihtiyar olarak yaptığım hizmetle, kardeşlere öğretmen durumunda da olduğumdan dolayı, öğrettiğim şeylere en azından kendimin de iman etme gerektiği inancındayım.

Benim sorum, Yehova’nın geleceği görmesiyle ilgili. Bu soruyla ilgili yayınlardaki kitap ve dergilerde, ne yazık ki bu konu hep; geleceği görmeyle-önceden belirleme bir arada karıştırılmış. Hatta bu cümle Almanca “Einsichten” kitabında önceden belirleme altında bulunurken, sohbet konuları kitabında çok basit ve anlaşılır bir biçimde bu ikisinin birbiriyle hiç bir bağlantısı olmadığı yazmaktadır. Bu teori, Yehova Allah’ın insanların yapacağı şeyleri önceden belirlemesi, ne mantıkla ne de Yehova’nın sevgisiyle bağdaşır. Tam tersine, geleceği görmesi ve bu özelliğini kullanması sevgisinin bir işaretidir. Bundan dolayı Gözcü Kulesindeki (Almanca Wachtturm sayısında 53/s.468 paragraf 13) makalede, benim için tam anlamıyla anlaşılmaz şu sözler yer alır:

“....O geleceği bilme yeteneğini, yaratıklarının işine karışmak için kullanmaz. O kuşkulu, şüpheli, devamlı yaratıklarının düşünceleri, amaçları ve yüreklerinde kusur aramak ve onlara zorluk çıkarmak isteyen bir Tanrı değildir”.

Neden burada geleceği görmek kötü bir şey olarak gösteriliyor? Tam tersine, “toplumlarla ilgili konuda uyarılarını bildirmesi, insanlığa gösterdiği merhametini ifade ediyor” demek varken! Konuyla ilgili 15.04.1998 Almanca Wachtturm da devamen, İbrahim’in oğlunu kurban etmesi olayı ispat olarak kullanılıyor. Buna tam katılamıyorum. Yehova yarattıklarını çok iyi tanıdığından dolayı, sadece İbrahim’in yürek tutumunu bilmesi bile Allah’ın O’nun nasıl davranacağını bilmesine yeterli olurdu diyebiliyoruz. Kaldı ki geleceği gördüğünü de hesaba katarsak...! Fakat Yehova’nın yine de:

...şimdi Tanrıdan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin (Tekvin-Yaratılış 22:12) demesi Allah’ın önceden İbrahim’in ne yapacağını görmediği anlamına gelmez. (söyleyen de aslında Yehova değil melekti)

Mukaddes Kitapta bunun gibi birçok örneklere rastlamamız mümkün. (Ör:Yehova Adem’in günahından sonra Adem’e: Neredesin? demesi / ya da Kain’e: “Kardeşin nerede?” demesi gibi (Yaradılış-Tekvin 3:9  4:9). Eğer biz Allah’ın her şeyi önceden gördüğü bilgisiyle yola çıkacak olursak, tabii ki bazı temel sorular da ortaya çıkacaktır.

Soru: Allah Âdem’in yasak meyveden yiyeceğini biliyor ise, niye onu yasak ediyor?

Birçok kişiler için bu amaçsız bir yasak olarak gözüküyor. Fakat Âdem kâmil (kusursuz) olarak Allah’ın suretinde benzeyişine göre yaratıldı. Eğer o, Allah’ın emrine itaat etmediyse bu kimin suçu? İlerde Allah yeryüzüne Âdem gibi kâmil olan birini, İsa’yı gönderiyor. O da birçok denemelerde, zorluklarda, ölüme kadar dayanması, Allah’ın haklı olup Âdem ile ilgili konuda yanlış bir şey yapmadığının bir ispatıdır.

Yehova ikisinin de geleceğini gördü. Neden bu geleceği görmek Allah’ı suçlu yapsın? Bizler de çocuklarımızı itaat etmeye teşvik etmiyor muyuz? Her zaman bizlere itaat etmeyeceklerini bildiğimiz halde. Hezekiel peygamber İsrail halkını uyarmalıydı. Hâlbuki «kimsenin O’nu dinlemeyeceğini» Yehova Allah önceden bildiği halde! (Hezekiel 3:7) Başka bir örneği de Musa’nın Tesniye kitabında 31:16-19, 29 da görüyoruz. Yehova’nın İsrail halkından öğrenmesini istediği ilahinin sözlerinde de bu gerçek açıkça ortada. Allah İsraillilerle bir antlaşma yapıyor. Onların bu antlaşmaya sadık kalmayacaklarını bildiği halde, yine de böyle bir antlaşma ahdinden uzak durmuyor. Musa’nın ilahisi İsrail halkına karşı bir şahadet olacaktı. Bununla da Yehova bütün suçlamalardan arınmıştır. Bütün bu prensiplerden dolayı Allah şahıslarla da aynı şekilde niye “ilgilenmiyor” diyelim. Hem de Mukaddes Kitapta bunu yaptığına dair birçok işaretlerin olmasına rağmen. Örneğin Musa’nın abisi Harun’un iki oğlu, Nadab ve Abihu’nun özel bir ayrıcalıkla babaları Musa ve kavımdan seçilmiş 70 önderle (ya da ihtiyarlarla) birlikte dağda Allah’ın yüceliğini görüp, O’nun önünde yemek yemeleri.(Çıkış 24:1,9-11) Kısa bir zaman sonra da Harun’un bu iki oğlu Allah’a hizmetlerinde laubalice yanlış bir ateş buhuru getirirler! (Çıkış 10:1) Allah’ın onlara gösterip verdiği bu ayrıcalıklara rağmen, laubali bir ruhla davrandıklarından dolayı Allah bu iki kişiyi gökten ateşle öldürmekle, açıkça onların ölümü hak ettiklerini gösteriyor. Bu konuda kimse Allah’ı suçlayamaz.

Âdem’in itaatsizliği de bunlara benzer bir örnektir. Hem sizlerin kastetmek istediği gibi, Yehova gelişen bu olaylarda hiç bir zaman şaşırmamıştır. Tam tersine, resul Pavlus Romalılara mektubunda:“Çünkü yaratılış amaçsızlığa teslim edildi.  Bu da yaratılışın isteğiyle değil, onu amaçsızlığa teslim eden Tanrının isteğiyle oldu” (Rom 8.20-21) diye yazar. Peki neden? Pavlus cevabı yine İncil de Romalılara yazdığı mektubun Bap 9:19-24 ayetlerinde veriyor.

Biz Allah’ın kötülüğe neden müsaade ettiğini biliyoruz. Bu Âdem’in günahının, Allah için beklenmeyen bir sürprizinden dolayı olmadı. Tam tersine,  Allah kesin ve kalıcı çözüm getirmek için bu yolu seçti. Gözcü kulesinde (Almanca 53s.469 paragraf 14 de): “Yehova amacını gerçekleştirirken tek tek şahıslarla ilgilenmek zorunda değildir” diye yazıyor. Tabii ki doğru, ama bu konuda şahısları bir bahçıvanın haşaratlarla ilgili tutumuna benzetmesi Mukaddes Kitaptaki ruha hiç mi hiç uymaz. Hatta İsa: “Bütün saçlarınız sayılıdır demişti. Mukaddes Kitapta ise, Yehova kullarının yaptıklarına dikkat etmesiyle, onlara değer verdiğini görüyoruz. (Ör: Allah Şeytana : “Eyub’a baktın mı? Dünyada onun gibisi yok demesi bütün dünyadaki insanlığı tanıdığının yine açıkça bir ispatıdır. Yoksa böyle söyleyemezdi (Eyub 1:8). İlya peygamber de Baal’a tapınanlara meydan okurken, kendisinin ve kavminin Allah’ın gözünde değersiz bir haşere olmadığını çok iyi biliyordu. Tam tersine Yehova’nın O’na yardım edeceğinden şüphe etmedi. İlya’nın bu meydan okuması, sahte tanrılara tapınanların acizliğini göstermekti.

Eğer Mukaddes Kitabı başından sonuna kadar okuyacak olursak, Allah’ın ister şahıslar, ister toplumlar üzerinde geleceği görmemesi, ya da görmek istememesi diye küçücük bir işarete bile rastlamayız. Yehova Allah’ımız zamanın hakimiyeti altında değil, zamana hâkim olarak onun üstündedir. Hem neden O bu özelliğini daima değil de ara sıra kullanıyor olsun? Çok mu meşgul? Böyle bir şey Allah için söz konusu olabilir mi? Yeri, göğü ve onlarda olan, görünen ve görünmeyen şeyleri yaratıp, daima varlıklarını sürdürmesini O sağlıyor ise; biz nasıl böyle düşünüp O’na sınırlar koymaya kalkıyoruz! O’nun geleceği görmesi, yeteneğinden ziyade, sahip olduğu sevgi, merhamet, kudret, adalet gibi bir özelliğidir. Bu özelliklerini de ara sıra kullanan bir Tanrı işe hiç değildir. O bu özelliklere her zaman sahiptir ve de kullanır. Yehova’nın bazı şeyleri neden yaptığını anlamayabiliriz, ama bu bizim O’nu sınırlara sokma hakkını vermez ki. Aslında Allah’ın geleceği önceden görmesi, daha çok O’nun sevgi dolu ve hikmetli olduğunu gösterir.

Basit bir örnek belki de bunu görmemizi sağlayacaktır. Bir aile babası bir haftalığına yolculuğa çıkar. Kendi zaruri ihtiyaçlarını karşılaması için, evde yalnız kalacak oğluna para bırakır. Baba, oğlunun bu parayı amacına uygun kullanmayacağını bildiği, hatta emin olduğu halde. (Oğul bu yüzden belki bir kaç gün aç bile kalacaktır) Fakat babanın bu durumu bilmesi onun eve hiç para bırakmadan gitmesini mi gerektirir? Fakat oğlunu önceden uyararakbu para sana bir hafta rahat yeter. Onu amaçlı kullanıp kullanmamak senin elinde” der. Oğul ne kadar babasının uyarısına göre davranmasa da, fakat bu oğul babasını hiçbir zaman suçlayamaz. Tam tersine, babasının sözlerinden onun haklı olduğunu kabul edecek, belki de gelecekte ders almış olacaktır. Bu örneği destekleyen bir ayet de Romalılar 3:3-5 de yazar. Orada:

“Peki, kimi Yahudiler (tüm insanlar da denilebilir) güvenilmez çıkmışsa ne olur? Onların güvenilmezliği Tanrının güvenilirliğini ortadan kaldırır mı? Kesinlikle hayır! Herkes yalancı olsa bile, Tanrının doğruyu söylediği bilinmelidir. Yazılmış olduğu gibi: “Öyle ki, sözlerinde doğru çıkasın ve yargılandığında davayı kazanasın. Ama bizim haksızlığımız Tanrının adil olduğunu ortaya çıkarıyorsa ne diyelim? İnsanların diliyle konuşuyorum: Gazapla cezalandıran Tanrı haksız mı?der.

Yehova’nın sınırsız geleceği görmesiyle ilgili başka bir soru da:

O zaman Allah niçin Saul ve İskariot’u seçti? Onların sonunda neler yapacaklarını bildiği, gördüğü halde.

Bir bahçıvan bahçedeki bir ağacın hastalığını önceden fark etti ise, meyvelere ve Bahçedeki ağaçlara zarar vermediğini gördüğü müddetçe onu kesmeyecektir. Yuhanna 15:1-2 de :

“Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır. Bende meyve vermeyen her çubuğu kesip atar, meyve veren her çubuğu ise daha çok meyve versin diye budayıp temizler.” diye geçer.

Aynı şekilde Saul ve İskariot seçildikleri zaman, faydalı iyi insanlardı. Yehova niçin o zaman onların bazı haklarını kıssın ki? Bu insanlarda ancak haksızlık buluncaya kadar, kaldı ki o zamana kadar bir de onlar iyi insanlarsa. Mesela Saul’u düşünecek olursak, seçildiği zaman kavmının içinde, ondan bu iş için daha iyisi olmadığı da kesindi.

Bütün bunlardan dolayı yine Allah’a hiç bir haksızlık yükleyemeyiz. Tabii ki böyle geniş bir konuyu iki sayfalık bir mektupla tam açıklayamayız. Ancak ben bu mektupla bir kaç temel konulara değindim. BenAllah’ın geleceği ara sıra görmesi, ya da görmeyi isterse görmesi” düşünce ve öğretisine inanamam. Kardeşlerle konuşmalarımdan da birçoklarının benim gibi bu yönde inandıklarını ve düşündüklerini görüyorum.

Sizlerden ricam, lütfen bu konuyla ilgili tekrar Allah’a dualarla ilgilenmeniz olacak. Özellikle Gözcü kulesindeki o açıklamayla. (Wachtturm 15.4.98 Almanca)

Sizlerin kardeşlik sevgisi dolu cevabınızı bekleyen, kardeşiniz ve hizmet arkadaşınız.

 

Kısa Bir Açıklama:

Yehova’nın Şahitleri Allah’ın her zaman geleceği gördüğüne inanmazlar. Âdem’in suç işleyeceğini önceden bildiğini kesinlikle reddederler. Bu konudaki görüşleri Mukaddes Kitaba dayanmadığı gibi, açıklamaları da Hıristiyan âleminin üçlüğe inanmaları gibi karışık ve anlaşılmazdır.

Bu mektubu yazan kişiyi de hemen ihtiyarlık görevinden alıp, bütün cemaatin önünde bu inancından dolayı azarlamışlardır. Eğer bu konuyu açıkça konuşursa da ilişkisinin tümüyle kesileceği tehdidiyle. Sonunda da bu yazının « http://mesias.de » de yayınlanması nedeniyle kendileriyle olan ilişkisinin kesildiğini iki kere ilan ettiler !!! Bu konu için sadece bir tek ayette bizden, binlercesinin içinden:

Tanrının görmediği hiç bir yaratık yoktur. Kendisine hesap vereceğimiz Tanrının gözleri önünde her şey çıplak ve açıktır. İncil-İbraniler Bölüm 4:13 ayeti.

Bernd için nasıl bir hayatın başladığını artık sizler düşünün. Çünkü neredeyse onun bütün akrabaları, karısı ve bütün çevresi Yehova Şahididir. Fakat ne olursa olsun Bernd özgürlüğe giden adımı atmış oldu. Bunun tadını alan biri bir daha biraz zor eşek olur. Ya da pişman olur geri döner tam eşek olur! Bütün bunlar Bernd’in saikına, yani yürek tutumuna bağlı şeyler. Bu sözler yalnız Bernd için değil, bütün Bernd ve Bernd gibi olan tüm insanlar için geçerli.

Baş Sayfa